Kanal İstanbul’un imar planlarının iptal edilmesi ile ilgili Kuzey Ormanları Savunması sözcüsü ve şehir plancı Ayşe Yıkıcı ile konuştuk. Yıkıcı mahkeme kararına rağmen bölgedeki inşaat projelerinin devam ettiğini söyledi
Erhan DEMİRTAŞ‘ın Gazete Kadıköy’de yer alan haberine göre, İlk olarak 2011 yılında duyurulan Kanal İstanbul projesi 13 yıldır hem İstanbul’un hem de Türkiye’nin gündeminde olmayı sürdürüyor. Su havzalarının ve tarım alanlarının olduğu bölge “Yenişehir” olarak adlandırıldı. 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planı, 3 Etap halinde 2021 yılının Mart ayında onaylandı. Bunun üzerine İBB, imar planlarının iptal edilmesi için hukuki mücadele başlattı. İBB, geçtiğimiz şubat ayında yaptığı açıklama ile İstanbul 11. İdare Mahkemesi’nin “Kanal İstanbul Yenişehir Rezerv Yapı Alanı 1. Etap Projesine” ilişkin imar planlarının İstanbul 11. İdare Mahkemesi tarafından iptal edildiğini duyurdu. Sözcü’den Özlem Güvemli’nin haberine göre ise aynı mahkeme, 29 Aralık 2023 tarihli kararıyla 2’inci etabın imar planlarını, 30 Ocak 2024 tarihli kararıyla da 3’üncü etabın imar planlarını şehircilik ilke ve esaslarına, planlama tekniklerine ve hukuk uygun olmadığı için istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile iptal etti. Böylece kanalın çevresine kurulması planlanan Yenişehir’in konut inşaatları yapılacak bütün etaplarının planları iptal edilmiş oldu. Kanal İstanbul’a ilişkin ÇED davası ise Danıştay’da görülüyor.
“ŞİMDİLİK ÖNEMLİ BİR KAZANIM”
İmar planlarının iptal edilmesinin doğayı ve ekosistemi korumaya çalışanlar için büyük bir kazanım olduğunu söyleyen Kuzey Ormanları Savunması sözcüsü Ayşe Yıkıcı, şu anda bölgede yapılacak inşaatların kaçak yapı muamelesi görmesi gerektiğine işaret etti. İmar planlarının iptal edilmesinin önemli olduğunu söyleyen Yıkıcı, projenin tamamen durdurulması konusunda ise temkinli. “Vatandaşların öfkesini dindirmek için bu kararın alındığını düşünüyorum” diyen Yıkıcı, şunları söyledi: Artık ülkemizde yargının bağımsızlığı gibi bir ilke kalmadığı için bence sadece seçim dönemi için alınan bir karar. Kuzey ormanları, doğal alanlar ve kırsal alanların göreceği tahribat nedeniyle bu planların iptal edilmediği ortada. Bizler doğasını, köyünü, kırsalını, yabanını koca bir ekosistemi korumaya savunmaya çalışanlar için büyük bir kazanım şimdilik. Seçim sonrası yeni planların askıya çıkacağını düşünüyorum.”
“İNŞAATLAR DURDURULMALI”
Tüm yargı kararlarına rağmen Baklalı köyünde 3 bin 750 konutluk bir projenin inşaatına başlandığını söyleyen Yıkıcı, “Bu inşaat sebebiyle Kuzey Ormanları coğrafyasına ortalama 15 bin kişilik bir nüfus gelecek ve buna bağlı altyapı da gelecek. Yani tahribat başlamış durumda. O coğrafyaya bir çivi dahi çakılmaması gerekirken bu inşaatın getireceği zarar ile Kuzey Ormanları habitatı parçalanacak ve maalesef doğal ve yaban hayatın tahribatı artacak.” dedi.
Planların iptalinden sonra devam eden inşaat projelerinin de durdurulması gerektiğine işaret eden Yıkıcı, “Maalesef bizim ülkemizde işler böyle işlemiyor. Mahkeme karar veriyor ama inşaatlar devam ediyor. Tahribatlar devam ediyor. Bunun en somut örneğini Maslak 1453 projesinde gördük. Yargı iptal etti ama inşaat devam etti. Ya da 3. köprüde de aynısı olmuştu. İmar planı süreçlerini bir evrak işi gibi gören bu anlayış ile maalesef süreçler böyle işliyor. Biz; ormanlarımızı, doğal alanlarımızı, kırsalımızı korumaya ve savunmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.
NEDEN YAPILMAMALI?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Kanal İstanbul projesi hakkında bilgilendirme sitesi hazırladı. Projenin tarım alanlarına, su havzalarına ve ormanlara vereceği zarar şöyle sıralandı:
DENİZE ETKİSİ
Marmara Denizi’nin İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerinden sağlanan hassas akıntı rejimleri çok kırılgan. Bilimsel çalışmalar, Kanal İstanbul projesi hayata geçirilecek olursa bu akıntı dengesinin İstanbul Boğazı’nda bozulacağını gösteriyor. Dolayısıyla deniz suyunda çözünmüş oksijen miktarını azaltacak ve mevcut kirlilik yükünü arttıracak bir etkiyle Marmara Denizi’nin ölümü gündeme gelecek.
ORMANLAR ZARAR GÖRECEK
İstanbul’un kuzey ormanlarının korunmasının gerekliliği her toplum kesiminin üzerinde uzlaştığı bir husus. 2009 yılında İstanbul’un Anayasası olarak duyurulan ve İBB meclisinde oybirliğiyle kabul edilen Çevre Düzeni Planı’ndaki yerleşme kararı ilkeleri, bu konuda önemli bir referans niteliğinde. Kanal İstanbul 2 milyon yeni nüfusun İstanbul’un kuzeyine doğru uzanacak bir hat üzerine yerleştirilmesi önerisiyle, açıkça bu ilkeler aleyhine önerilerde bulunuyor. Bu yerleşim kararı, uzak olmayan bir gelecekte kuzey ormanlarının sonunu getirebilir. Bilimsel çalışmalar, Kanal çevresinde kurulacak yeni yerleşimlerle birlikte ilk etapta en az 3 bin hektar orman alanının yok edileceğini gösteriyor. Böylece, Kanal İstanbul inşaatı sırasında 400 bine bine yakın ağacın kesilmesi gündeme gelecek. Ayrıca ormanlarda yaşayan binlerce hayvan ve bitki türünün de yaşamı tehdit altına girecek.
TARIM ALANLARI YOK OLACAK
Kanal İstanbul’un inşasıyla, 20 bin futbol sahası büyüklüğünde ve 200 bin ton buğday üretim potansiyeline sahip tarım alanları yok edilecek. Bu, sağlıklı ve yerel gıdaya erişim hakkına yönelik ciddi bir tehdit. Üstelik yok olacak mera alanlarıyla birlikte düşünüldüğünde hayvancılık için de önemli bir kriz gündeme geliyor. Sonuç olarak Kanal İstanbul, 30 bin kişilik tarımsal istihdam imkanını ortadan kaldıran önemli bir fırsat maliyeti yaratacak.
HAVA KALİTESİ DÜŞECEK
Hafriyat hareketliliği nedeniyle her gün 10 bin kamyon, araç trafiğine katılarak mevcut trafik yoğunluğunu büyütecek ve hafriyat kamyonları karbondioksit emisyonunu artırarak hava kirliliğine yol açacak. Kanal İstanbul için önerilen güzergah farklı rüzgar rejimlerine maruz kalacak. İşletmeye açıldığı senaryoda, buradan geçecek gemilerin salacağı zehirli gazlar, çevre yerleşimlerde hava kalitesini düşürecek ve önemli sağlık problemlerine neden olacak.
SUYA ERİŞİM ZORLAŞACAK
İstanbul’un halen artış trendinde olan nüfusunun temiz içme suyuna olan talebi arttıracağı gerçeği kendi başına büyük bir zorluk dayatırken, buna 2 milyon ilave nüfus getirecek Kanal İstanbul’un yaratacağı etki de eklendiğinde mesele bir açmaza dönüşüyor. Son yıllarda, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın da etkisiyle İstanbul’un yıl içinde kurak geçen dönemlerinde de bir sıklık gözleniyor. Kanal İstanbul’da ısrar edilmesi halinde, İstanbullulara içme ve kullanma suyu tedariğinde bir kriz yaşanması gündeme gelecek.
BARAJ YOK EDİLECEK
Kanal İstanbul’la birlikte, 1996’da güncel kurla 5,3 milyar TL maliyetle hizmete giren ve yılda 88,9 milyon m3 su tutma kapasitesi ile yılda 1.5 milyon kişinin içme suyu ihtiyacını karşılayan Sazlıdere Barajı tamamen yok edilecek. Bununla birlikte, 5 milyon kişiye hizmet veren Sazlıdere-İkitelli dağıtım sistemi de devre dışı kalacağından devasa bir kamu zararı ortaya çıkacak. İçme suyu kaynaklarında herhangi bir kayıp, kirlenme veya tuzlanma olmayacağı senaryosuna göre bile, Kanal İstanbul inşa edildikten sonra ortaya çıkacak yeni durumda İstanbul’un su açığının kompanse edilmesinin maliyeti, İSKİ’ye göre, güncel döviz kuruyla en az 35,8 milyar TL olacak.”