DHA’dan Mehmet Yirun ve Mehmetcan Arslan’ın haberine göre Namık Kemal Üniversitesi’nden Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, Marmara Bölgesi’nde sıcaklıkların arttığını, yağışların azaldığını belirterek Trakya’nın ciddi kuraklık tehdidi altında olduğunu söyledi. Bölgedeki barajların doluluk oranı %41’e düşerken, Naipköy ve Türkmenli barajları %1 seviyesine inerek kuruma noktasına geldi. Tecer, tarım, sanayi ve nüfus yoğunluğu nedeniyle Trakya’nın kuraklık açısından en hassas bölgelerden biri olduğunu vurguladı.
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nden (NKÜ) Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, Marmara Bölgesi’nde sıcaklıkların arttığını, yağışların azaldığını belirterek, “Kuraklığı oluşturan birinci sebeplerden iki tanesi, tüm Türkiye’de olduğu gibi Marmara Bölgesi’nde de var. Kuraklık projeksiyonları da bunu söylüyor zaten. Karadeniz Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi haricindeki tüm bölgeler az ya da çok kuraklığın etkisi altında kalacaklar. Bu bölge, kuraklık açısından oldukça riskli ve hassas bir konumda bulunuyor” dedi.
Trakya’da sulama ve içme amaçlı kullanılan 14 barajdaki doluluk oranı her geçen gün düşüyor. DSİ verilerine göre; barajlardaki doluluk oranı yüzde 41 olurken geçen yıla oranla yüzde 13 düştü. Tekirdağ’da bulunan Naipköy ve Türkmenli barajları kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalırken, doluluk oranları yüzde 1’e düşerek dip seviyeyi gördü.
“KURAKLIĞI YAŞAMAYAN HİÇBİR ÜLKE YOK”
NKÜ Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, kuraklığın tüm dünyanın yaşadığı en yıkıcı ve en zarar verici klimatolojik olaylardan biri olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Tecer, “Dünyada kuraklığı yaşamayan hiçbir ülke yok, bundan sonra da yaşayacak anlamına gelir. Kuraklığı oluşturan sebeplere baktığımız zaman birincisi iklim değişikliği yer alıyor, ikincisi ormansızlaşma, üçüncüsü tarımsal faaliyetlerde suyun fazla tüketilmesi ve dördüncüsü de kentsel yaşam alanlarının genişlemesi olarak sıralayabiliriz. İklim değişikliğinde iki tane faktör var. Bir tanesi sıcaklıkların artması, diğeri de yağışların azalması. Bildiğiniz gibi dünyada küresel ısınmayla başlayan bir iklim değişikliği söz konusu. Ülkemiz de bu Akdeniz Havzası’nda yer aldığı için burada önemli derecede etkilenecek bir ülke konumunda. Bütün Türkiye’de sıcaklıkların 1994 yılından itibaren arttığı, 2005 yılında dramatik hale geldiği raporlarla ortaya konuluyor” dedi.
“SUYU TASARRUFLU KULLANMAK ZORUNDAYIZ”
Kuraklıkla mücadelede planlı bir strateji kurgulanması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Tecer, “Öncelikle su kaynaklarının korunmasına yönelik tedbirlerin alınması lazım. Yer altı ve yer üstü sularımızın düzenli kullanılması, tasarruflu kullanılması gerekir. Bunun için toplumun bilinçlendirilmesi faaliyetlerinin yürütülmesi lazım. Kamu otoriteleri ve yerel otoriteler tarafından bu gibi işlemlerinin sağlanması lazım. Suyu tasarrufu kullanmak zorundayız. İkincisi, tarım teknolojilerimizin güçlendirilmesi ve yenilenmesi lazım. Bir kere sulama teknolojimizin vahşi sistemlerden, damlama sistemi ve daha değişik su tasarrufu sağlayan sistemlere dönüşmesi lazım. Yağmur suyu hasatlarının yapılması lazım. Sanayide kullanılan atık suların geri kazanılarak tekrar üretim süreçlerinde kullanılması gerekiyor. Bütün bunların da olabilmesi için öncelikle toplumsal bilincimizin artması lazım. Bu da ancak eğitimle olabilecek bir süreçtir” dedi.