Doğa savunucuları Tekirdağ Ergene Derin Deşarj A.Ş.’nin Marmara Denizi’ni kirleten uygulamaları için bir kez daha ihtiyati tedbir kararı istedi ama mahkeme yine reddetti.
Ayşegül Kasap’ın Diken’de yer alan haberine göre, Derin deşarjla Marmara’ya endüstriyel atık gönderiliyor. Bu hem anayasaya hem de bilime aykırı. Çünkü Marmara bir iç deniz. Bu nedenle alıcı ortam olamaz. Boşaltılan endüstriyel atıklar da denizin içine hapsoluyor.
Marmara’da artık 25 metre derinlikten sonra canlı yaşayamaz hale geldi.
Bu katliam insan sağlığını da tehdit ediyor. Çünkü toksik maddeler denizde yaşayan canlılarda birikiyor ve bu da deniz ürünlerini tüketen insanların vücuduna giriyor.
Tuhaf yapı
Tekirdağ Ergene Derin Deşarj A.Ş. 2013’te kurulmuştu. Şirketin başkanlığını Tekirdağ valiliği yapıyor. Yani kamu hizmetini özel bir şirketin yürütmesinin yanısıra bir özel şirketin başkanlığını da bir kamu görevlisi yapıyor.
Biyolojik ve kimyasal birikim
Şirket organize sanayi bölgelerinden aldığı atık suları arıtarak Marmara Denizi’ne pompalıyor. Ama Marmara bunun için uygun değil, çünkü bir iç deniz. Yani bilimsel olarak hem seyreltme ve doğal arıtma kapasitesi hem de ısısı ve derinliği nedeniyle ‘alıcı ortam’ değil.
Bu nedenle sanayi bölgelerinden alınan atıklar Marmara Denizi’nde biyolojik ve kimyasal bir birikime neden oluyor. Bu da hem denizdeki yaşamı hem de insan sağlığını olumsuz etkiliyor.
Hukuk mücadelesi
Marmara Denizi’ndeki bu katliama dur demek isteyen 20 yurttaş avukat Tunç Lokum öncülüğünde hukuk mücadelesi başlatmıştı.
Derin deşarjın durdurulması için derhal ihtiyati tedbir kararı istenmişti. Ama mahkeme bunu reddetmişti.
Aktivistler tekrar mahkemeden tedbir kararı istedi.
Çevrecilerin Çorlu 5’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’ne yazdığı talep yazısında şunlar yeraldı:
“Davanın esasını teşkil eden Marmara Denizi’nin alıcı ortam olarak kullanılmasının mümkün olup olmadığını değerlendirmek yerine, numune alımı ve davalı şirketin Marmara Denizi’ni kirletip kirletmediğinin tespiti yönünde takındığı ısrarcı tutum ve Marmara Denizi’nin alıcı ortam kapasitesinin bulunup bulunmadığının araştırılmasının ısrarla reddedilmesi, mahkemenin maddi gerçeği ortaya çıkarmak yerine resmi söyleme uygun bir karar vermek için gerekçe yaratma kaygısı şüphesini doğurmaktadır.
Davalı şirketin yönetim kurulu başkanının Tekirdağ valisi olması, şirket merkezinin davanın açıldığı tarihten sonra Ergene Hükümet Konağı’na taşınması bağımsız yargılamayı etkilememelidir.
Burada mahkemeden beklenen, tarafların kimliklerinden bağımsız bir şekilde maddi gerçeğin araştırılıp ortaya çıkarılmasıdır.“
Mahkeme bir kez daha tedbir kararını redderek kararda şöyle dedi: “Eldeki davada davalının eylemleri nedeniyle oluştuğu ileri sürülen, çevresel zararların mevcut olup olmadığı, diğer bir ifade ile davalının eylem ve işlemlerinin deniz ve çevre kirliliğine sebebiyet verdiği ya da katkı sağladığı hususunda şirketin faaliyetlerinin durdurulmasını gerektirecek bir belirleme henüz mevcut bulunmadığından ve değişen durum ve şarta göre mahkemece her zaman konuya ilişkin yeni bir karar verilmesi de mümkün olduğundan; somut davanın bulunduğu aşama, yeni bilirkişi heyeti raporuna itirazların henüz değerlendirilmemiş oluşu, her iki bilirkişi heyeti raporunda da davalının eylem ve işlemlerinin deniz ve çevre kirliliğine sebebiyet verdiği ya da katkı sağladığı hususunda şirketin faaliyetlerinin durdurulmasını gerektirecek kesin bir belirleme bulunmaması gözetilerek, mevcut delil durumuna göre ihtiyati tedbir talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”
Bilim insanları mahkemenin aksini düşünüyor
Bilim insanlarına göre bu felaketin etkileri sadece denizin yüzeyiyle sınırlı değil. Bu, Marmara Denizi Çevresel İzleme Projesi (MAREM) kapsamında 200 istasyon ve 450 faklı noktada ölçme ve değerlendirmelerle de kayda alındı. Özellikle Ergene deşarjının etkili olduğu Marmara’nın ortasında oksijen bulunmayan bölgeler oluştuğu ve canlı çeşitliliğinin yok olduğu tespit edildi.
Tehdit sadece denizle de sınırlı değil. Laboratuvar sonuçlarına göre müsilajı parçalayan bakteriler grubundan vibrio grubu baskın. Bu bakteriler insan sağlığını doğrudan etkileyen bakteriler. Patojen hastalıklara neden oluyor, göz, kulak, yara ve ince bağırsak enfeksiyonuna neden oluyor.
Türkiye’nin en kirli nehri
Ergene Nehri, 4’üncü derecede kirletilmiş bir nehir. Yani kullanılamaz seviyede ve Türkiye’nin en kirli nehirlerinden biri. Nehrin etrafında resmi verilere göre 2 bin 700 sanayi kuruluşu var.
Bu kuruluşlar yıllardır çeşitli toksik kimyasal maddeler içeren atıklarını Ergene’ye boşaltıyor. Uzunköprü belediyesi bunun üzerine nehirde su analizi yaptı ve sonucunda suda siyanür, azot, krom, kadmiyum, kurşun, çinko, bakır, demir gibi toksik maddeler bulundu.
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer analiz raporu hakkında şöyle demişti: “Dikkat çeken başka bir veri de azot konsantrasyonlarının yüksek olduğunu görüyoruz. Bu da o bölgedeki tarımsal faaliyetlerden ve organik atıklara dayalı endüstrinin fazla olmasından kaynaklanan bir durumdur. Biliyorsunuz azot, denizlerde müsilaja sebebiyet veren besin maddesidir. Bunların fazla olması, organik kirlilik açısından tehlikeli bir durum olduğunu gösteriyor.”
Canlı yok, kurbağa sesi bile duyulmuyor
Ergene Nehri’ne boşaltılan atıklar nedeniyle artık bir kurbağa sesi bile duyulmuyor. Nehirde bir canlı bile yaşamadığı gibi çevreye zehir de saçıyor. Nehrin çevresinde yetiştirilen tarım ürünlerinde referans değerlerin katbekat üzerinde toksik maddeler tespit ediliyor.